25 Ağustos 2012 Cumartesi

ATLARA NİÇİN GÖZLÜK TAKIYORLAR?



'Olaylara at gözlüğü ile bakmak' ifadesi bir kişinin bir olaya tek bir açıdan baktığını, ona etken olan diğer olayları veya faktörleri göremediğini veya görmek istemediğini anlatmak için kullanılır.
Aslında atlar için takılan gözlük, şekil olarak bile gözlüğe benzemez, onların görüş kapasitelerini arttırmak için değil aksine azaltmak için takılır.
Atın evcilleştirilmesi, insanın dostu olarak en ağır işlerde yardımcı olması, binek hayvanı olarak daha uzak yerlere ulaşmasını sağlaması, savaşlarda ölüme beraber gitmesi o kadar eskilere dayanır ki bildiğimiz atın yabani soyu hakkında hiçbir bilgi yoktur. Bugün steplerde yaşlı bir aygırın önderliğinde sürüler halinde yaşayan ve yabani olarak nitelendirilen atların evcil atlardan türeme oldukları herkes tarafından kabul edilir.
Canlıların gözlerinin algılayıp beyine bildirdikleri üç ana husus vardır: Biçim, renk ve mesafe. Özellikle avcı olmayan otobur hayvanlar için tehlikeyi uzaktan sezip, iyi bir mesafe tahmini yaparak kaçabilmek çok önemlidir.
Atlar her iki yandaki gözleri sayesinde hem Önlerini hem de arkalarını görme yeteneğine sahiptirler. Ne var ki gözleri birbirlerinden çok uzaktadırlar. Bu da at için cisimlerin mesafelerini tespit bakımından büyük bir zafiyet yaratır.
At arkasından ya da yandan yaklaşan tehlikeyi görür ama tehlikenin ne kadar yakın veya uzakta olduğunu kavrayamaz. Nesneleri neredeyse iki misli büyük gören at tehlikeyi olduğundan daha yakındaymış gibi algılar. Bu nedenle de sürekli endişe içindedir.
Yarış atlarına koşu sırasında yandaki hemcinslerinden ürkmemeleri için yan taraflarını görmelerini engelleyecek gözlükler konulurken at arabalarını çekenlere sadece önlerini görmeleri, diğer yönlerde olan hareketlerden etkilenmemeleri için gözlük takılır. Yani at gözlüğü ile bakmak insan için olumlu bir davranış değildir ama atlar için durum farklıdır.

ARILAR NİÇİN BAL YAPARLAR?



Tabii ki sadece insanlar yesinler diye değil. Bal arıları eşek arılarından farklı olarak kışı koloni halinde geçirirler. Koloni kış uykusuna yatmaz ama bir salkım gibi kümeleşir. Bu şekilde kış süresince sıcak ve aktif olarak kalabilirler. Bunun için de önceden, yaz aylarında yeterli miktarda bal depo etmeleri gerekir. Ortalama bir kovanın kışlık bal ihtiyacı 9-13 kilogram kadardır.
Bal arılarının bal yapma kapasiteleri ise uygun yer bulabildiklerinde bundan çok daha fazladır. İşte arıcılığın felsefesinde de bu yatar. Sen arılara imkan sağla, onlar da hem kendileri hem de senin için bal üretsinler. Arılar kendilerine yetebilecek miktardan 2-3 kat fazla bal üretebildiklerinden arıcılar da kovana şekerli şuruplar koyarak onlara bu ortamı hazırlarlar. Arılar da sonradan ellerinden alınan bu ürün fazlasını dert etmezler.
Arıların balı çiçeklerden topladıkları nektarı ağızlarındaki bir emzimle birleştirip altıgen biçiminde balmumundan yaptıkları hücrelere depoladıklarını biliyoruz. Bu karışımın su oranının yüzde 17'ye kadar düşmesini bekledikten sonra hücrelerin ağızlarını yine bir balmumu tabakası ile kaplarlar. Artık arıcı için mahsul zamanı gelmiştir. Ağzı kapalı hücrelerdeki bal hiç bozulmaz, saklama zamanı süresizdir.
Arılar böcek dünyasının en gelişmiş sosyal hayatına sahiptirler. İşçi arılar dünyaya geldikten sonra bir ay içinde kovanda bir iki günlük sürelerle temizlik, larvaları besleme, balmumu yapma, yiyecek taşıma, muhafızlık gibi değişik görevler yaparlar. Sonra uçuş başlar, çiçekler ziyaret edilir, nektar, polen ve su toplanır.
İşçi arılar çalışma mevsiminde 4-8 hafta yaşarlar. Kış mevsiminde ise arkadan gelen gençler olmadığı için ömürleri 5-7 ay sürebilir. İşçi arılar dişi olmalarına rağmen kısırdırlar, yavru yapma yetenekleri yoktur.
Arılar polenleri, su ile karıştırıp larva halindeki yavruları beslemek için toplarlar. Bir arı kovandan 7 kilometre uzağa gidip, geri dönebilir. Ancak arılar normal olarak kovanlarından ortalama bir kilometre kadar uzaklaşırlar.
Arılar bu yolculuklarında yollarını güneşin pozisyonuna göre saptarlar. Ayrıca yer kürenin manyetik alanına karşı da hassastırlar. Gözleri polarize ışığa karşı o kadar hassastır ki çok kalın bir bulut tabakasının ardından gelen zayıf bir güneş ışığıyla bile kötü havalarda yollarını bulabilirler.
Arılar geceleri ortadan yok olurlar ama uyumazlar. Gece boyu hareketsiz kalarak enerjilerini ertesi günkü yoğun işler için biriktirirler.
Arılar renklerin çoğunu görürler. Işık dağılımında mavi ve ona yakın renkleri daha iyi görürler. Ultraviyole ışınlarına karşı da çok duyarlıdırlar. Ultraviyole ışınlarını çok yansıtan çiçekler onlara daha parlak görünür. Kırmızı rengi hiç ayırt edemezler.
Bize bu derecede faydalı olan arılar etrafımızda dolaştıklarında veya balkonda kahvaltı sefası yaparken reçel tabağına konduklarında çoğu insan huzursuz olur. Bunun nedeni minik arının sokma tehlikesidir. Halbuki arılar sadece iki durumda canlılara saldırır ve sokarlar:
l) Kolonilerine bir tehdit olduğunda korumak için;
2) Korkutuldukları zaman. Bu nedenle arı kovanlarına çok yaklaşmamanız, el kol hareketleri yaparak hızlı hareket etmemeniz önerilir.
Arılar insanı soktuktan sonra genellikle ölürler, çünkü arı tarafından sokulan insan ani bir hareketle arıyı fırlatınca arının iğnesi ile beraber zehir torbası ve ifrazat bezi de yırtılarak arıdan ayrılır ve soktuğu yerde kalır. İlginçtir ki bu kalan zehir torbasındaki kaslar arıdan ayrılsalar bile zehri pompalamaya bir süre devam ederler. Bu nedenle tırnağın ucu ile bir an evvel iğneyi soktuğu yerden çıkarmakta fayda vardır.
Arı zehrine alerjisi olan kimselerde arı sokmaları ağır tepkilere hatta ölüme yol açabilir. Buna karşın arı zehri bazı ağrılı hastalıkların özellikle romatizmanın tedavisinde kullanılır.

ANTENİN YILDIRIMI ÇEKME OLASILIĞI VAR MIDIR?


 
Yıldırımın farklı türleri vardır: 1-Buluttan-toprağa, 2-Buluttan-buluda, 3-Buluttan-etrafındaki havaya. En çok bilinen ve bizler için tehlike arz eden türü ise buluttan-toprağa olan yıldırımdır. Bu yıldırımın sebebi: aşırı elektrik yükü ile yüklenmiş bulut ile elektriksel olarak nötr olan toprak arasından elektriksel gerilim oluşur. Bulutla toprak arasındaki mesafe azaldıkça elektriksel alan artar ve normalde yalıtkan olan havanın elektriksel olarak kırılarak (yani havadaki gaz parçacıklarının yüksek elektriksel alanda ionize olarak iletken hale gelmesi) iletken hale geçer. Sonuçta, anlık olarak buluttan toprağa çok yüksek akım akar, ta ki bulut ile toprak aynı elektriksel potansiyel oluncaya kadar (yani buludun tüm elektriksel yükünü kaybederek, nötr hale gelene kadar).



 Dolayısıyla, yıldırımlı günlerde yıldırımın yeryüzüne düşeceği muhtemel yerler gökyüzüne en yakın yerlerdir (yani yeryüzünden en yüksek yerler: anten, telefon direkleri, yüksek gerilim hatları, cami minareleri gibi). Bu nedenle yağmurlu ve şimşekli havalarda televizyon izlemek tehlikelidir. Yıldırım anten üzerine düşebileceği gibi, yakın bir yerdeki elektrik dağıtım hatlarına düşerek prizlerimizdeki gerilimin yükselmesine neden olur. Bu durumda sadece izlediğimiz televizyon değil, elektrik ile çalışan tüm cihazlarımız zarar görebilir. Ayrıca, bu tür havalarda telefonla konuşmak da tehlikelidir. İşte bu yüzden, bu tür havalarda özellikle ev içindeysek elektrikle çalışan cihazlardan uzak durmalı ve mümkünse onları prizden çekmeliyiz. Yıldırımın farklı türleri vardır: 1-Buluttan-toprağa, 2-Buluttan-buluda, 3-Buluttan-etrafındaki havaya. En çok bilinen ve bizler için tehlike arz eden türü ise buluttan-toprağa olan yıldırımdır. Bu yıldırımın sebebi: aşırı elektrik yükü ile yüklenmiş bulut ile elektriksel olarak nötr olan toprak arasından elektriksel gerilim oluşur. Bulutla toprak arasındaki mesafe azaldıkça elektriksel alan artar ve normalde yalıtkan olan havanın elektriksel olarak kırılarak (yani havadaki gaz parçacıklarının yüksek elektriksel alanda ionize olarak iletken hale gelmesi) iletken hale geçer. Sonuçta, anlık olarak buluttan toprağa çok yüksek akım akar, ta ki bulut ile toprak aynı elektriksel potansiyel oluncaya kadar (yani buludun tüm elektriksel yükünü kaybederek, nötr hale gelene kadar). Dolayısıyla, yıldırımlı günlerde yıldırımın yeryüzüne düşeceği muhtemel yerler gökyüzüne en yakın yerlerdir (yani yeryüzünden en yüksek yerler: anten, telefon direkleri, yüksek gerilim hatları, cami minareleri gibi). Bu nedenle yağmurlu ve şimşekli havalarda televizyon izlemek tehlikelidir. Yıldırım anten üzerine düşebileceği gibi, yakın bir yerdeki elektrik dağıtım hatlarına düşerek prizlerimizdeki gerilimin yükselmesine neden olur. Bu durumda sadece izlediğimiz televizyon değil, elektrik ile çalışan tüm cihazlarımız zarar görebilir. Ayrıca, bu tür havalarda telefonla konuşmak da tehlikelidir. İşte bu yüzden, bu tür havalarda özellikle ev içindeysek elektrikle çalışan cihazlardan uzak durmalı ve mümkünse onları prizden çekmeliyiz.

ANITKABİR'İN ALTINDAN NE ÇIKTI?

Anıtkabir, Atatürk'ün “Buradan Ankara ne güzel görünüyor” dediği Rasattepe'de 9 Eylül 1944 yılında atılan temel çalışmalarıyla başlamıştı. İnşaat çalışmaları sırasında yapılan kazılarda buranın Frigyalılar'a ait eski bir mezar alanı olduğu bulunan mezarlardan anlaşılmıştı. Ata'nın bu kabire nakli ölümünden ancak 15 sene sonra gerçekleşti aganıgıtkagabigir, agatagatügürkügün buguragadagan agankagaraga nege gügüzegel gögörügünügüyogor degedigiğigi ragasagattegepegedege 9 egeylügül 1944 yıgılıgındaga agatıgılagan tegemegel çagalıgışmagalagarıgıylaga bagaşlagamıgıştıgı. iginşagaagat çagalıgışmagalagarıgı sıgıragasıgındaga yagapıgılagan kagazıgılagardaga buguraganıgın frigigyagalıgılagaraga agaigit egeskigi bigir megezagar agalaganıgı ogolduguğugu bugulugunagan megezagarlagardagan aganlagaşıgılmıgıştıgı. agataganıgın bugu kagabigirege nagakligi ögölügümügündegen agancagak 15 segenege sogonraga gegerçegeklegeştigi

23 Ağustos 2012 Perşembe

AMERİKA ADINI NEREDEN ALMIŞTIR?

İtalyan tüccar ve haritacı Amerigo Vespucci'den DEĞİL, Galli ve zengin bir Bristol tüccarı *Richard Ameryk*'ten almıştır. Ameryk, John Cabot'un (1497 ve 1498'de gerçekleştirdiği yolculuklar daha sonra Britanya'nın Kanada üzerindeki hak iddialarına temel oluşturan İtalyan denizci Giovanni Caboto'nun İngiliz'cesi) ikinci transatlantik yolculuğundaki baş sermayedardı. Cabot 1484'te Cenova'dan Londra'ya gitti ve Kral VII. Henry'den batıdaki bilinmeyen toprakları araştırma izni aldı. Cabot, küçük gemisi Matthew'le Mayıs 1497'de Labrador'a ulaştı ve Amerika toprağına ayak basan ilk Avrupalı oldu: Vespucci'den iki yıl erken davranmıştı. Cabot, Nova Scotia'dan Newfoundland'a kadar Kuzey Amerika kıyı şeridinin haritasını çıkardı. Richard Ameryk yolculuğun baş sponsoru olarak keşiflere kendi adının verilmesini bekleyecekti. O yıl Bristol yıllığında şöyle bir not vardır: *"... Vaftizci Yahya Günü'nde [24 Haziran] Amerika toprağı, Mathew adlı bir Bristol gemisiyle Bristollü tüccarlar tarafından bulundu."* Bu not neler olup bittiğini gayet iyi açıklıyor. Bu yıllığın orijinal el yazması mevcut olmamasına rağmen, günümüze ulaşan diğer belgelerde bu metne bir dizi referans vardır. Bu, yeni kıtadan bahsedilirken "Amerika" tabirinin ilk kullanılışıdır. Bu adı kullanan ve günümüze ulaşan en eski harita, Martin Waldseemüller'in 1507 tarihli büyük dünya haritasıdır; ama bu harita sadece Güney Amerika'yı gösteriyordu. Waldse-emüller notlarında Amerika isminin, Amerigo Vespucci'nin adının Latince versiyonundan türetildiğini varsaydı, çünkü Vespucci 1500-1502 arasında Güney Amerika kıyısını keşfedip buranın haritasını çıkarmıştı. Bu durum, onun emin olmadığını ve diğer haritalarda (muhtemelen Cabot'nunkinde) görmüş olduğu bir ismin kökenini açıklamaya çalıştığını akla getiriyor, "Amerika" adının bilindiği ve kullanıldığı tek yer Bristol'dü - Fransa'da yaşayan Waldseemüller'nin gitmesi muhtemel olan bir yer değildi. Waldseemüller anlamlı bir biçimde, 1513 tarihli dünya haritasında "Amerika"yı "Terra Incognita [Bilinmeyen Topraklar]" olarak değiştirdi. Vespucci Kuzey Amerika'ya hiç varamadı Yapılan ilk haritalar ve ticaret İngilizler tarafından gerçekleştirildi. Yaptığı keşif sırasında "Amerika" adını da kullanmadı. Bunun için geçerli bir neden daha var. Yeni ülkelere ya da kıtalara hiçbir zaman bir kişinin adı verilmemiştir; buralara daima bu kişinin soyadı verilmiştir (Tazmanya, Van Diemen Toprakları ya da Cook Adalari'nda olduğu gibi). Eğer İtalyan kaşif buraya bilinçli olarak kendi adını vermiş olsaydı, Amerika'nın adı "Vespucci Toprağı" (ya da Vespuccia) olacaktı.

ABORİJİN DİLİNDE "KANGURU" NE ANLAMA GELİR?

"Bilmiyorum" anlamına gelmez; halbuki sayısız internet sitesi ve lüzumsuz bilgiler kitabı bundan kültürel yanlış anlamanın gülünç bir ilk örneği olarak bahsedip "bilmiyorum" anlamına geldiğini söyler. Hikayenin aslı çok daha ilginçtir. 18. yüzyıl Avustralyası'nda 250 farklı dil konuşan 700 Aborijin kabilesi vardı. Kanguru (ya da ganguru), Botany Körfezi'nde konuşulan Guugu Ymithirr dilinden gelir ve büyük gri ya da siyah kanguru (Marcropus robustus) demektir. İngiliz yerleşimciler içlere ilerledikçe bu kelimeyi her yaşlı kanguru ya da valabi için kullandılar. Baagandji'ler Botany Körfezi'nden 2250 km uzakta yaşıyorlardı ve Guugu Ymithirr dilini bilmiyorlardı. Bu yabancı kelimeyi ilk kez İngiliz göçmenlerden duydular ve kelimenin "daha önce kimsenin duymamış olduğu hayvan" anlamına geldiğini zannettiler. Daha önce hiç at görmedikleri için bu kelimeyi (gayet mantıklı bir şekilde) yerleşimcilerin atları için kullandılar.

18. YÜZYILDA GENÇLERİN GÖZDE AKSESUARI NEYDİ?

18. yüzyıl sonlarında İstanbul gençleri arasında şemsiye modası çıkmıştı. Rengarenk ipek püsküllü şemsiyeler yalın ayaklı, dökük kıyafetli gençlerin bile elinde görülürdü. Kibar ve zengin gençler o zamanın kabadayılarından sayılan Levent'lerin külhanbeyi kıyafetlerini giyerler, at üstünde şemsiye açarak dolaşırlardı. 18. yüzyıl, miladi takvime göre 1 Ocak 1701 ile 31 Aralık 1800 günleri arasındaki zaman dilimi olarak kabul edilir. 18. yügüzyıgıl sogonlagarıgındaga igistaganbugul gegençlegerigi agaragasıgındaga şegemsigiyege mogodagasıgı çıgıkmıgıştıgı. regengagaregenk igipegek pügüskügüllügü şegemsigiyegeleger yagalıgın agayagaklıgı, dögökügük kıgıyagafegetligi gegençlegerigin bigilege egeligindege gögörügülügürdügü.kigibagar vege zegengigin gegençleger ogo zagamaganıgın kagabagadagayıgılagarıgındagan sagayıgılagan legevegentlegerigin kügülhaganbegeyigi kıgıyagafegetlegeriginigi gigiyegerleger, agat ügüstügündege şegemsigiyege agaçagaragak dogolagaşıgırlagardıgı.